Evet! Mesaj Kaygısı Taşıyorum uLan..

Sabah sabah (ki sabah olmadığını iddaa edenler olacaktır mutlaka- bence öyle) nereden çıkıyor bu yazı? sorusu ile karşılaşmayacağımı düşünüyorum. çünkü bu blog benim... (sanırım bu kısma netlik kazandırabildim.)

Günün bu saatinde ele alacağım konu "dil" olacak. Yani dilin hangi yönünü ele alacağımı bilemedim önceleri. O kadar çok şeyin içine giriyor ki.. ne yapsam bilemedim.. Arada bir mesajı olan düşünsel derinliğe sahip bir takım yazılar yazmanın iyi olacağını düşündüm. Sonra birden durup kendime bir küfür ettim.. "Lan g*t, bugüne kadar yazdığın her şeyin düşünsel bir derinliği var.. kim yazdı onları Mahmut mu?" dedim.. Neyse efendim.

İletişim aracı olarak kullandığımız dil diyelim ve bu konu üzerine bir kaç şey söyleyelim. Bu iletişim aracı olan dil dediğimiz şeyin bir bilimi mevcut ve oradan da yararlanarak -seslerden- oluştuğunu söylersem, bana hak vereceksinizdir. Hadi bana bu hakkı vermediniz diyelim... Ben kendi kendime bu hakkı veriyor ve devam ediyorum.

Seslerden oluşan bir araç için anlamlı bir blog olduğunu düşünüyorum buranın. Her sesin anlamlı olduğuna inanan bir insan olarak... evet öyle biriyim.. teşekkürler...

Efendim dil dediğimiz şey, aslında bugüne kadar yaşadıklarımızı iyisiyle-kötüsüyle hatta bir çok yanlışı ile taşır. Yani kullandığımız dil aslında binlerce yıldır yaşadığımız doğruyu ve yanlışı da beraberinde getirir. Bu yüzden insanlar dilden bu pisliği-ki nedir o pislik- temzilemeye çalışırlar. Yeni bir akımdır ya da değildir s*kimde değil. Ama burada açılması gereken bir başka nokta olduğunu düşündüm-düşünüyorum.

Şidmi efendim, düzgün konuşalım seçtiğimiz kelimelere dikkat edelim. Kimseyi kırmayalım, yanlış kullanılan kalıpları yıkalım. Yıkalım ve "hooop" yerlerine yenilerini örelim..

dilde bir takım noktaları değiştirelim. x yerine y ve z yerine t kullanmaya özen gösterelim. Bunun tersini yapanları uyaralım. - hatta biraz kızalım. Bak işte sen bu kalıp yargıdan beslenen, şu şu konularda bu çerçeveden bakan şöyle bir kafa ile bunu söylüyorsun diyelim. Yahu be insan, adam zaten senin dediğin pecere, çart curt gibi yerlerden olaya bakıyorsa, sen neden böyle bir yerden adamı değiştirmeye çalışıyorsun?

Dil mevzusunu araç olmaktan çıkarıp neden amaca dönüştürüyorsun. (-efenim bu dil hassasiyeti konusunda aşırı hassas olan insanları kapsayan bir düşüncedir.) işte amaca dönüştürüldüğünde o entellektüel alanı yaratanlar, dilde bulunan tüm o pisliği değiştirdiklerini düşünüyorlar. ama kafadaki kodlama hala aynı. adam için o y hala x ve o t hala z.. burada düşünce başka bir yerde, onu belirtmek için kullandığın araç -dil- başka bir yerde...

Haa.. bu arada! dili düzeltmek nasıl bir söylem ona bakalım... bin yıllardır yaşamış, büyümüş, gelişmiş bir şey.. argosu var, tonlaması var... bilemediğim binlerce kuralı ve söz sanatı var.. Sen gel, vay bu dil değişmeden bu düşünce böyle bıdı bıdı.. dili oluşturan, kirleten, temizleyen ... neyse işte.. bu işi yapanın kendisi düşüncedir.. düşüncenin sesinin anlamlı olmasını istiyorsak - ki her ses anlamlıdır diyoruz- (o halde her düşünceyi anlamlandırmaya çalışmalıyız..bakalım ne diyor?)- öncelikle düşüncenin anlamlı olduğuna inanmak gerekiyor...

Bu böyle gider de gider... bir orta yol kullanıcısını bulmak ve kendisine hocam sen ne diyorsun demek istiyorum..

dur yahu ben gidip bir kahve içeyim. -daha iyisi..-





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bence...