Çok hızlı yazmak genelde kötü bir şeydir. Yazdığın şeyin üzerinde düşünmediğin zaman gün gelir sen bile anlamazsın ne yazmış olduğunu. Başıma geldiği için söylemiyorum. Böyle olabilir diyorum. Bu nedenle, yazıp çizdiklerimiz için zaman ayırmalıyız. Ama unutmamak gerekir ki, yazmak için ne kadar uzun zaman ayrılırsa o kadar yazılmaz olur o şey…
Üstü kapalı mesaj vermek moda mı lan? Tamam akıllı insan bunu yapar ama… Gerek yok, düzünden anlatsa keşke herkes her şeyi. Yok olmaz, bir taraftan o üstü kapalı mesajın daha altında “ben akıllıyım” mesajı yatar. Olabilir… Mesajı gönderdiğin kişi yarım akıllı olsa, zaten anlamsız olurdu. Aslında olmazdı… Ama bize öyle gelir işte hep…
Böcekler insana tiksinti veriyormuş. Mikro ayrımcılığın daniskası… Uğur böceği ile böyle antenli, pis bir böceğin -bana hepsi güzel gelir- arasında ne gibi bir ilişki var o dünyada bilmiyoruz bile. Hem bize ne! Böcek dediğin böcektir. Belki kendi aralarında kendilerine başka bir isim veriyorlardır. Acaba ne olabilir?
Küçük yaşlarda, süpürge gibi -gitar muamelesi yapılabilecek- herhangi bir şeyi eline alıp, içten içe ”gitar çalıyorum lan, solo atıyorum.” diyen kaç insan ile aynı şehri paylaşıyorum acaba. Özel bir selamlaşma şekilleri var bu insanların biliyor musunuz? Ben de bilmiyorum ama öğreneceğim. Sizdenim…
Bilir misin bu dünya üzerinde ne ülkeler var. Küresel ısınma yüzünden sahip olduğu 8 adadan 4 tanesini kaybetmiş olan ülkeler var. Oraya gitsem, ülkenin en iyi “bir şeyi” olmak için çok çalışmam gerekmez. Ama kaybettiğin adaların yasını tutman gerekebilir. Ben orada bakkal açsam olur. Ne güzel olur…
Güzelleşmek için yüzüne sürdüğünde, salatalık sütü olan şey… karşında bir iki gereksiz hareket yapan insan için hıyar mı oluyor? Bu ne biçim bir iş, olur mu böyle şey demeyeceğim. Burada bir kelime karmaşası var. O iki kelime aynı değil bir kere… Ayrıca yüzüne sürdüğünde hıyar sütü ya da hıyar suyu gibi bir şey…
Bazı arabalarda korna yerine, ön tampondan fırlayan bir yumruk olmalı sanki. Çünkü kimi insanlar, korna çalarak öndeki arabayı ittiklerini düşünüyorlar. Tüh, ben bu konuyu trafik haftasına saklamıştım. Olmadı… Ağzımda bakla ıslanmadı.
Tabii bu ağzında bakla ıslanmamak denen şeyin bir anlamı olmalı. Neden bu şey bakla? sorusunu sorup, ben her şeyi sorgularım… ben çok acayip bir insanım havası yaratmayacağım. Gereksiz bir hareket, boşa bir ayak sallaması olur bu. Ama neden lan? -Sus lan tamam.. gevşetme…-
Tatlı olarak, tatlılardan en sevdiğim şeyin ne olduğuna karar veremedim henüz. Böyle bir şeye insan neden karar vermek ister anlatayım. Bunun gibi bir soru ile karşılaşma olasılığınız, bir gün bir kitap yazma olasılığınızdan o kadar yüksek ki… en iyisi kendime en sevdiğim bir tatlı bulayım dedirtiyor.
Bazen, uzun zamandır aramayan insanlar tarafından arandığım oluyor. Çok garip bir duygu hissediyorum. İşte o duygunun adını tam olarak bilmiyorum. Arada bir, uzun zamandır aramamış bir kaç kişi birden arıyor… O zaman başka bir duygu hissediyorum -daha garip daha acayip- ama o duygunun da adını bilmiyorum. Öyle de değişik şeyler bunlar…
İki gündür, 20 dakikalık bir bölüm anime izleyeceğim. Bir türlü olmuyor… Ben daha 20 dakikalık bir şey izleyemezken, nasıl derim hayat güzel, kuşlar böcekler, insanlar mutlu ve karbon salınımı daha az… Diyemem ki, dememem lazım…
Keklik, araba, duvar, portakal, eyalet, parmak arası terlik gibi bir kaç kelime daha edecektim. Olmadı… Olmadı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bence...