İçinden Çıkılmaz Yazı Dizisi - I


Madem içinden çıkılmayacak, neden bir yazı dizisine başlıyorum? Ya da içinden çıkılmaz bu durumu, neden tek bir yazı ile yazmıyorum da bir yazı dizisi halinde yayınlamaya çalışıyorum? Ne bileyim lan takılıyorum işte… Bu soruları sorma bana!
Şimdi -tam olarak burada- söylemem gereken bir şey var… bu yazı dizisinin devamı gelmeyebilir… daha önce yaptığım gibi, başladığım bir şeyi bitirmemeyi tercih edebilirim… -bu tembellik değildir.- bu blog böyle bir yer işte..  formatı yok, oluşturamadım.. olsun da istemiyorum.
Bu içinden çıkılmaz yazı dizisine başlamayı nereden mi çıkarttım? Evet önce bunu açıklamam gerekiyor sanırım… Hikayesi uzun. Okumayacaksan git, okuyacaksan da okuduktan sonra git.. bilgisayar başında çok zaman geçiriyorsun zaten..
Şöyle başlıyor…
İki gün önce bir RSS  yazısı okuyordum. Nedir bu RSS, web tabanlı reader ne işe yarar? neden web tabanlı bir şey kullanmak gerekiyor gibi bir yazıydı.. Faydalı bloglar yazan arkadaşlara selam ediyorum buradan… Benim gibi **kik bloglar yazan insanların çizdiği imajı toparlıyorlar… iyi yapıyorlar-bravo-
Ara Not: Evet yakında bu blog üzerinde de RSS butonu göreceksiniz… -çatlamayın lan kanaatkar olun biraz- Neyse.. mevzuyu hep dağıtıyorsun, yakında bir gerilim yaşayacağız…
Neyse efenim, bende insan oluyorum şimdi ve RSS ne işe yarar bahsediyorum… RSS dediğimiz cihaz, aslında bir çok web sayfasından haberdar olabilmek için geliştirilmiş bir şey..  (ney? ne bileyim lan, yaz google’a bak ne diye..) Büyük kolaylık, büyük keyif… takip etmek istediğin, haberdar olmak istediğin siteleri işaretliyorsun ve RSS reader ile bu sitelerden haberleri okuyabiliyorsun… -Bu kadar bilgi yeter gibi geldi bana. Yetmediyse gidin bakın efenim neymiş diye…-
İşte bu yazı ile başladı bu çıkmazın bir parçası… İnsanların gündemi takip edebilme çılgınlığı.. Neden bu kadar sıkı takip etmek gerekiyor gündemi? Manyak mıyız lan biz? Dünyanın dört bir yanında olan biteni bilmek gibi bir işe neden bulaşıyoruz? tam olarak bu soruları sordum kendime… sonra bir baktım ki, dünyayı olmasa bile bir takım gündemleri bende takip ediyorum..
Zaten tüm gündemleri takip etmek biraz *öt ister gibi geliyor bana.. ama var öyle insanlar.. çok acayipler.. bambaşkalar…
Gündem takibinin dışında, gündem yorumlayan insanları da görüyorum… Her bir şeyin altına illa bir yorum bırakan birileri oluyor… Kimilerini keyifle okuyorum, kimileri ne yazdığının farkında değil gibi – olabilir, insan kafası güzelken takılabiliyor internet aleminde, yadırgamayalım.- neyse yorum işi genelde benim için bir geyik oluyor, gidiyor.. bazı noktalarda, tartışmalardan çok şey öğreniyorum.. -ahh işte çıkmazın diğer parçası öğrenme!- (buraya geleceğiz sabret, bu bir yazı dizisi) -oOo çok karizmatik bir şeymiş bu yazı dizisi hobarey!- aslında bir *ok değil, üşenmiş adam yazmaya demek istiyorum.- ya da okuru üşengeç olan biri diyebilirim.-
Bu noktada, gündemin yorumlanması ile tarihin tekerrürü arasında bir git-gel yaşadım… Neden böyle bir git-gel yaşadım? Gündemin yorumunda tarihin tekerrürü geyiğini çok yapıyor olmamızdan… -bu ne biçim iş lan diyerek, araştırmadım, incelemedim ve kimseye sormadım.-
Madem tarih tekerrür ediyor, biz neden her bir gündemi böyle **kim **kim konuşuyoruz ve geçmişten bir yerlere referans ile genellemeye çalışıyoruz?Ya da başka bir yerden, zaman ve mekan değişkenlerini göze alarak, bir gündemi sadece o ana özel, biricik bir konu gibi ele alıyoruz?
Öyle midir? Böyle midir? cevabını vermeyeceğim tabii ki… bu ilginç ilişkiye bakarken, bir şey fark ettim…
Bitti şimdilik… Belki ikincisiyle karşınızda olacağım.. belki de olmam..
*ne boktan bir başlığı var lan bu yazının (+1)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bence...