Birden kıvrım kıvrım bir yolda buldum kendimi… “yahu neredeyim ben?” derken, köşeyi dönmemle birlikte ortalıkta koşuşturan düşünceler görmem bir oldu… “Nasıl bir yer burası? Bu ortalıkta dolaşan düşünceler ne lan? nasıl bu şekle bürünmüşler? Has***tir n’oluyor?” diye seri sorular üretmekte olan kafayı bir kenara bıraktım…
Sevgiliyle buluşmaya, iş çıkışı saatlerinde gitmeye çalışan ve bunu yapmak için ‘metrobüs’ kullanmak zorunda kalmış bir insanın, insan yumağının içine doğru gözü kapalı kıvrılmasına denk bir eda ile süzüldüm aralarına… karşı karşıya geldiğim düşünceye, “nesin sen?” diyebildim ancak…
“Obuguents… ben her sesin anlamlı olmak zorunda olmadığını söyleyen bir düşünceyim. kendimi bildim bileli buralarda dolanır dururum.. sheyen omuogorumt..”
“-ne dedin lan son kısımda? anlamadım..” dedim.
“Ghutylo.. Yok bir şey.. sktotirl git..” diye karşılık verdi… -Neyse sen takıl buralarda bir yere kaybolma lazımsın -zaten pek tanıdık geldin- bana diyerek uzaklaştım yanından…
Yavaş yavaş dolanıp duran düşüncelere bakarak yoluma devam ettim, kıvrım kıvrım yol boyunca… Bir tanesi biraz daha yüksekte duran bir kıvrım üzerinden, sesleniyor diğerlerine… bir şeyler anlatıyor hararetli.. sokuldum yanına.. “-sen kimsin yahu! yırtına yırtına konuşuyorsun diğerlerine?” dedim…
“ben senin bir düşüncenim… ama az önce konuştuğun zımbırtı gibi burada doğup büyümedim.. yıllar ve yıllar önce başka kafalardaydı atalarım.. bugüne kadar çok düşünce ile çarpıştım.. evrildim, geliştim ve kafalardan kafalara yayıldım… toplumsal bir öğretiyim ben..” dedi…
-vay dedim.. peki nerede çarpıştıkların?
“Onları sende ittin bir kenara.. şimdi köhne köşelerde, kabul edilmemiş halde bekliyorlardır…”
-iyi lan sus.. diyerek uzaklaştım yanından… O köhne köşelere doğru ilerledim.. bir kaç düşünce gördüm, yere uzanmış öyle malak gibi yatan düşünceler…
-yahu! dedim… “neden burada böyle yatmaktasınız? nedir sıkıntınız?”
“Lan göt!” dedi bir tanesi… “nicelerini sildin buralardan.. şimdi bizi de hor görüp, aşağılıyorsun… adam olsan ne dediğimizi dinlerdin.. o toplumsal öğreti de biz bok muyuz? bizimde söyleyeceklerimiz yok mu?” diye karşılık verdi bana..
-durdum.. “lan haklı bu düşünce… işte burada haklı.. dinlenmeye ihtiyacı var.” dedim içimden kendi kendime… sonra yüksek sesle, “tamam lan.. hadi gelin biraz dolanalım sizlerle..” dedim ve beraberce yürümeye başladık.. yine aynı yükseltili kıvrımda konuşmakta olan düşünceye doğru..
“Hop! bak bakalım burada kimler var? tek ses buralarda yankı yapıyor, can sıkıyor? beraber konuşun biraz…” dedim…
oradan ahkam kesen, “iyi bakalım buyursunlar…” dedi… Zaten meraklıymış başka düşünceler ile bir araya gelmeye… “sende kabahat.. bu zamana kadar bizi yan yana getirmemiş olmanda…” dedi birden..
-sonra konuşmaya, tın tın etmeye başladılar.. laf lafı açtı.. muhabbet kimi zaman sarsıcı kimi zaman geyik oluverdi… sonra küçük küçük başka düşüncelerde çıktı saklandıkları yerden.. bir curcuna bir cümbüş.. pek eğlendim, pek öğrendim.. sonra birden dedim ki;
“kaybolmayın buralardan.. bundan böyle kenara çekilen silinip giden olmasın.. buralardaki ufaklıklara da şans verin konuşsunlar..”
ve ekledim…
“burası böyle daha güzel oldu.. benim yorumum bu kadar.. hadi hayırlı işler..”
Yoldan aşağı doğru kıvrıldım.. zaten başka bir bok yapamıyorum.. her yer kıvrım kıvrım.. biraz daha ilerledim.. karşıma bir şey çıktı.. anlamadım ne olduğunu.. ne kimse dokunuyor, ne de laf edebiliyorlar…
-nesin lan sen dedim.. dokunulmazlığın mı var? tribin nedir?
“Benimle düzgün konuş.. ben pek güçlü sosyal yasaklarla beslenirim.. kimileri tabu diye bilir beni.. sen de dokunamazsın..” diyerek yanıtladı..
-Sevmedim lan seni dedim yüksek sesle.. “seni de seni oluşturan toplumsal algıyı da yerim lan..” diyerek devam ettim.. baktım etrafta buna kıl olmuş bir iki düşünce daha var.. aldım onları da yanıma, ne kadar sarsabilirsek sarstık.. hala yerinde duruyor umursamaz.. ama biraz korkmuş birileri sonunda ona da dokunabiliyor diye..
biraz geri çekildim.. herkes duysun diye tane tane konuştum..
“Buralarda bundan sonra dokunulmaz diye bir şey olmasın.. birbirinize dokunmadan olmaz bu iş.. bundan sonra dokuna dokuna… anlaya anlaya..” dedim.. -alkış kıyamet.. baktım iyice sarsılmış.. -
“seninle daha işim bitmedi.. herkesin bir tarafında yer etmişsin.. geleceğim tekrar haberin olsun…” diyerek yol aldım oradan da…
Tam bir iki adım attım ki ne göreyim.. bir mahkeme.. bazı düşünceleri almışlar, yargılıyorlar..
“hop! burada ne oluyor?” dedim..
“mahkeme lan burası.. ne olacak? yargılıyoruz..” diye karşılık verdiler..
“avukatlarıyım lan! açılın şöyle..” dedim.. ve başladım konuşmaya…
“yahu, bir takım şeyler yüzünden bu düşünceleri yargılar olmuşuz.. sonra bu genellemeden yola çıkıp, başka insanları da bunlar üzerinden yargılamışız… bu önden önden yargılama işi yanlış oluyor.. haberiniz olsun… ayıp ediyorsunuz..” dedim..
“buralar zaten hep önden yargı” dediler..
“bundan sonra yok öyle bir şey.. dağıtıyorum burayı..” dedim.. baktım bir takım sağlam durmuş düşünceler kenardan destekliyorlar.. zaman bu zamandır.. yüklendim de yüklendim.. neyse ki, oralar açıkmış biraz.. yargılayanlar da, “ne yapıyoruz lan biz.. işimiz mi yok” diyerek basıp gittiler… bende devam ettim yürümeye…
ölüyorum lan yorgunluktan.. nereden düştük bu kıvrımlara derken karşımda bir şey belirdi.. “naber lan” dedi..
“ya sende sıkıntılı bir şey gibisin.. uğraştırma beni..” dedim..
“ben bir fikirim.. hatta tam olarak, kafanın içinde çıkacağın yolculukta bir takım düşünce ve fikirlerinle çatışmanı hikayeleştirmeni söyleyen fikirim..”dedi..
“vay! o sen misin lan?” dedim..
“evet benim-senin bokunum- beğenemedin mi?.. şimdilik biraz mola ver.. kafada daha çok şey var uğraşman gereken.. hadi çıkış yolu şurdan.. bas git ama arada yine uğra.. yoksa bu kafa dediğin şey pek çabuk mallar..” dedi..
*Lan uğraştığım şeye bak… Ne diyem Mahmut mu diyem?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bence...