İnsan sevdiği zaman gözü bir şey görmüyor işte… Ne zaman kar eder, ne başkası… Varsa yoksa o…
Bir kere girdiği zaman rüyalarına, bir kere gördün mü o ışıltıyı bitmez o düşünceler… Her yerde arar durursun.. Belki şurada olabilir diye yolunu bile değiştirdiğin olur… Dokunabilmek için hatta sadece bakabilmek için bile katlanabilirsin bir çok şeye…
Gelecek planlarına dahil edersin… Senin olacağı günü düşünürsün. Fotoğraflarını ararsın internetten hatta bilgisayarında bir klasör oluşturursun. Ara ara bu fotoğraflara bakar belki masaüstü resmi bile yaparsın…
Arkadaşlarına o fotoğrafları gösterir, hakkında konuşabilmek için konuyu oraya getirmeye çalışırsın.. İlgili bir konu mu açıldı? Konuşacağın ilk şeydir. Ne kadar sevdiğini anlatırsın insanlara, belki o insanlar bu sevgini bir yerlerde anlatırlar diye… Öyle hissedersin işte… Bambaşkadır…
Vakit geçirmek istersin onunla… Her tarafını tanımak, istediğin gibi olması için elinden geleni yapmak… Hatta daha önce hiç yapmadığın, bir fikrin bile olmadığı işlere bulaşır durursun…
İşte öyle seviyor erkek kısmı… bu yüzden seviyorlar…
Erkekler neden arabaları seviyormuş? Bu ne biçim soru lan!
Neyse sevgimi anlatmayı başaramamış olsam bile biraz şu yukarıda resmini gördüğünüz araçtan bahsedeyim.
Bu bir Challenger… Ne Challenger’ı! Markası yok mu bunun? gibi soruları aklınıza bile getirmeyin…
Bildiğimiz üç jenerasyonu mevcut. İlk jenerasyonun bir üyesini zaten görüyorsunuz. Kendi döneminden Mustang ve Camaro’ya bir cevap niteliğinde yaratılmış bir makine… Bu makine misyonunu yerine getirmiştir kanımca… İnsanlar ile makineler arasında oluşan duygusal bağ, bu araç sayesinde oldukça görünür olmuştur…
70′lerde böyle bir aracın V8 ve 230 beygir bir motoru vardı. 6,3 litre 290 beygir olan halleri de vardır bu aracın. Sonra sonra iş zıvanadan çıkmış ve 7 litre 425 beygirlik motorlar görülmüştür… Bildiğin benzin emen bir şey işte… Ama olur, ne olursa olsun… Bu araç olur…
İkinci jenerasyonu geçiyorum. Hiç sevmem… Burada anlatmaya gerek yok zaten…
Sonrasında ilk jenerasyondan esinlenilerek gelen üçüncü jenerasyon var. Kendisiyle ilgili bir hayalim yok ama başarılı olduğunu söylemek gerek. Eve pek uzak olmayan bir galeride ara ara görüyorum… Pek keyifli bir araç… 6,1 litre SRT Hemi V8 motorlar 425 beygir gücünde…
Bir gün yılların yorgunluğu ile harap olmuş, yaralanmış bir Challenger ile bir garajda yalnız kalmak ve zaman geçirmek ne kadar keyifli olur diye düşündüm bugün… O gün geldiğinde bu yazıyı editleyeceğim… Meraklanmayın! Neler yaptığımı uzun uzun anlatacağım…
Not: Bu bir araba yazısıdır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bence...