Futbolun Modası

Bugün akşama doğru televizyonu kurcalarken, 20-25 dakikalık bir şeye şahit oldum. Aslında 90 dakikanın sadece bir kısmını yakalayabildim. Şu anda neden tümünü izlemedim diye o kadar hayıflanıyorum ki, tam üç kere yazının başlangıcını değiştirdim... 

Memleket insanı bir kaç konuda oldukça bilgilidir. Kimseler fark etmemiş olabilir ama iş futbol ya da moda olunca durmak, dururken düşünmek gerekir diyorum. Model mi, top model mi, futbolcu mu... Kesin söyleyeceklerimiz vardır... Özür diliyorum az önce izlediğim Adriana Lima videosu yüzünden bu kısma moda karıştırdım... Bu konuda ayrıca bir şeyler yazmak istiyorum ama şu anda yazının odağını başka yere kaydırmamak önemli... 

Küçük bir kasabada doğduğunu söyleyen Adriana, aslında... Öhömm, bir saniye... Bunu yazmıyordum... Evet! Diyorum ki,

1974 yılına gidelim beraber... Kocaman bir stadın içerisinde binlerce insan takımlarını can-ı gönülden desteklemekteler. Sahada Arjantin ve Polonya takımları var. 


Bu yılların futbol modasına dikkat etmek gerekiyor. Arjantin takımının tamamında aynı saç modeli hakim. Uzun ve omuzlara düşen saçlar, ikili mücadelelerde ve hızlı koşularda ahenkle dans ediyor. Takıma uzaktan bakınca tanıyabileceğiniz bir kişi var... Saçı daha kısa olan orta saha oyuncusu, kendini takımın bir parçası gibi hissetmekte oldukça zorlanıyor sanki... Yazının başında moda ile ilgili kısmı anlamsız bulanlar buraya dikkat etmeli, erkekler özellikle iki konuda her zaman konuşabilirler... Futbol ve moda...

Polonya takımına gelince, daha sarışın olan abilerimiz Tarık Akan ekolünde sahaya çıkmışlar. Kulakları kapatacak uzunlukta olan saçları kalın favoriler süslemiş. Genelde bu görüntüye eşlik eden ispanyol paça dar pantolonları "Rafet el Roman değişiyle pantelon" sahada göremiyoruz...


"1978 Düya Kupasından... Efsane Arjantin Kadrosu...Bakın! Saçlar Kısalıyor..."

Modaya dair konuşulacak çok şey var sahada... Kısa şortlar ve dar formalar dikkat çekiyor ilk etapta... Futbolcuların tekmelik kullanmaması, tozluklarını bileklerine kadar indiriyor olmaları ve buna rağmen herhangi bir faul durumunda hemen ayağa kalkıp oyuna devam etmeleri inanılmaz... 

Bu maçı izlerken, dikkatinizi çekecek bir şeyi hemen söyleyeyim. Reklam panolarından bir çoğu o kadar tanıdık geliyor ki... İkinci yarıda Arjantin kalesine yakın olan kısımda AEG Lavamat reklamı izleyicileri kendinden geçiriyor... Bu reklam panolarına betonarme yedek kulübeleri eşlik ediyor.. Boyamamış olmalarının bir sebebi olduğunu düşünüyorum ama henüz bulabilmiş değilim...

Neyse, neden bu maçı anlattığımı anlayabilmeniz için 1974 dünya kupasının Arjantin-Polonya maçını izlemeniz gerekiyor. Futbol neden bu kadar seviliyor ve izleniyor olabilir...

Bu maçta öyle bir an var ki...

Maçın ikinci yarısı hakemimiz sarı kartını yere düşürüyor. Sarı kartı yere düşürdüğünü fark etmeden koşmaya devam ediyor. Polonyalı futbolcular yerde duran sarı kartı görüyorlar... Dalgın hakemimiz bu arada pür dikkat maça odaklanmış, top neredeyse oraya koşturuyor... Neyse, futbolcular kartı hakeme veriyorlar... Bu arada hakemimiz "hadi lan! nasıl düşmüş bu kart" der gibi bakınıyor adamlara... Sonra kısa süreli bir duraklama oluyor oyunda ve devam ediliyor...

Maç esnasında yayını yapan ekip süreyi göstermek için analog bir saat kullanıyor ki akıllara zarar... böyle şenlikli bir maç görmemiştim daha önce...

Polonya maçı 3-2 kazınıyor... O dünya kupasını Batı Almanya kazanıyor... Ama dünya kupası dediğimizde aklımıza Brezilya geliyor genelde... Brezilya denince Adriana... Ne? Evet Moda ve futbol bu kadar birbirine bağlanmış...

Futbolun modası değişiyor... Ama eski moda futbol pek daha keyifli...







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bence...