Sarılıp sarmalanıyoruz… Her geçen gün biraz daha koyu biraz daha kalın…
Fark edilmiyor mu? Hayır herkes biliyor… Bu duvarlardan kurtulmanın hayalini kuramıyoruz ki, dur diyelim. Dur de! ama neye, peki kime… Hayalini kuramıyoruz işte…
İtirafları kendimize, yalanları etrafımızdakilere… Fütursuzca, hiç sıkılmadan. Doğru değil, bunu hepimiz biliyoruz ama doğru olanını hiç görmedik ki… Doğrusu nedir bilmiyoruz bile…
Böyle olmamalı dememek için sebepler üretiyoruz… görmemezlikten gelmek için bir sebep yokken bile böyle oldu işte demekten çekinmiyoruz. Hayatı bir ufak merak için kurban etmektense, bir çok merakı bu boşluktaki hayatlara kurban ediyoruz…
İzliyoruz bilmediğimizi bildiğini düşündüklerimizi… Oysa bilinmeyenlerin arkasından gitmek varken, perdelerine hatta perdelerinin üzerindeki yansımalara takılıp kalıyoruz… Hiç tatmadık ki perdeyi aralamanın keyfini…
Ben bunun gibi “çok düşünüyorum, derin yazıyorum” şekillerine hastayım. o yüzden denemek ve artistlik yapmak istedim. Öyle her satırın arasına başka başka anlamlar yükleyip, tekrar ve tekrar okusun insanlar istemedim… ama istersen öyle yapabilirsin.. istediğin anlamı yükleyip, dilediğin gibi okuyabilirsin… Emin olabileceğin tek şey öyle demek istemediğim olsun… Çünkü düşündüklerini düşünerek yazmadım bunu…
Ben öylece yazdım, sen öylece okumadıysan, bu senin bileceğin iş…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bence...