“Tembel ağustos böceği ve çalışkan karınca hikayesinden ibaret değil bu dünya Marongo. Bizi yansıtmıyor.” dedi… sonra sessizce, ağaç kabuğunda bulunan küçük çatlaktan dışarı baktı. Trake solunumu yapan bir canlı için ciğerlerini nefesle doldurdu demek yanlış olabilir, o yüzden buna yakın bir şey yaparak“Şuraları da bir pimapen yaptıramadık.” diye devam etti.
Marongo, henüz genç bir “Hyles Livornica”ydı. Yani daha anlayabileceğimiz haliyle, şeritli atmaca güvesi… Marongo hayatı boyunca edebiyata olan ilgilisi nedeniyle diğer güvelerden ayrılırdı. Daha küçücük bir güve olduğu zamanlar, binlerce güve içerisinde kaybolmuştu. Ailesini bir süre aradıktan sonra, ömür biter bu arayış bitmez diyerek ortamı terk etmişti. Bir süre gezgin bir güve olarak mikro alemde dolanan Marongo, bu seyahati sırasında yaşadığı hikayeleri kaleme almaya başladı…
“Ne pimapeni, sen neden bahsediyorsun Mave?” diyerek oturduğu yerden kalkıverdi Marongo… “Bak aklından ne geçiyor bilmiyorum dostum. Ama ağzını her açışında bu vurgundan konuşacaksan, beni unut. Son hikayemi bitiremiyorum zaten.” diyerek devam etti. -Sahne donar-
Tüm bunlardan önce hikayede biraz geriye gitmek lazım…
Mave ve Marongo…
Mave, yıllar önce yaşadıkları ağaçtan sadece 9 metre ötede bir gölde larva olarak meydana gelmişti. Kendisi bir “Diptera”, daha açık bir şekilde çayır sineği diyebiliriz. Larvadan çıktıktan sonra pek keyifli bir hayat süremedi. Çayır sinekleri ile birlikte geçirdiği zaman içerisinde, yaşadıkları su birikintisinin -daha önce göl mü demiştik? hayır su birikintisi- en ünlü kumarhanesinde aşçılık yapıyordu.
Kurbağa Don’un işlettiği bu kumarhane bir yaprak üzerinde kurulmuştu. -Bir Kurbağanın kumarhanesinde çıkan yemekler!- Kumarhane yaprak üzerinde olduğundan su birikintisi üzerinde hareket edebiliyordu. Bu şekilde aynasızlar, kumarhanenin yerini belirleyemiyordu. Hatta kimi zaman müdavimleri bile bulamıyordu. Neyse ki bu iş için adamımız, “Iphiclides Podalirius” yani, Erik Kırlangıçkuyruk vardı. Su birikintisinin üzerinde gelen gidene yardımcı oluyordu.
Tek göz Erik… Bu ünvanı nasıl aldığına dair bir çok efsane dolaşmakta… ama gerçeği bulabileceğiniz tek yer, kıyıda bulunan Sopa’nın yeridir. “Orthoptera” yani sopa böceği… Küçük dallardan inşa ettiği o küçük bar yıllardır buranın sakinlerine ve gelen geçen gezginlere hizmet ediyordu. Sopa mekanın kendisi ile bütünleşmiş bir şekilde her şeyi duyar ve görürdü. Çünkü kendisi de bir sopa gibiydi… Tek Göz Erik hakkında daha fazla bir şey söylemek için henüz erken.
ve Apollo…
Peki Mave ve bu kumarhane ilişkisi neydi? Aşçılıktan büyük vurguna giden planı kim yapmıştı?
Birden kapı çaldı. Marongo, “Kim o?” diye seslendi… Dışarıdan gelen soğukkanlı ses, “Hadi Maro… Apollo ben..” diye karşılık verdi. Yalancı Apollo.. Daha karmaşık haliyle “Archon Apollinus”
Apollo, Mave ile Marongo’yu tanıştıran kişiydi. Ayrıca evin üçüncüsüydü. Genelde kira ve fatura işleri ile ilgilenen, takımın beyni… -Sahne donar… görüntü pastelleşir ve biter-
Bir anda ortalığı kaplayan su her şeyi götürdü. Bir fırtına kopuyordu dışarıda ve bu küçük çaplı habitat bir anda gelen 100-150 litre suyun kurbanı oldu. hikayenin böyle bitmesi çok üzücü ve boktan oldu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bence...