Yine saat sabah saatlerinden birini gösteriyor. Neden uyumadığımı soruyorum kendi kendime... Bunun bende bir cevabı var ama sende asla olmayacak. Çünkü gayet uyumuş, sabahın köründe kalkmış ve yazıyor olabilirim. Ama değilim... Sabaha kadar oturdum... Ne var bunda?
Bugün gördüğüm bir şeyi yazmak için telefonuma not ettim. Hatırlatma saatini 03:30'a kurdum ki ancak eve dönerim diye... Yok arkadaş, olmadı... Kaç gündür evde kapalı halde kalmanın acısını kamusal alanda çıkardım ya.. ben ona yanıyorum, sana ne oluyor?
Hayır, hayır... Bugün öyle bir yere gittim ki... Ben anlatamam... Gitmek ve bir kere görmek lazım... Ne derdin varsa %50'sinden kurtulacağına garanti veriyorum. Kurtulamazsan gel beni bul... Nereye mi gideceksin? Yine gel beni bul...
Neyse konumuz hiç bunlar değil... Bugün büyük şehir belediyemin vapurunda yolculuk yaparken ne göreyim? Ne göreyim! Bir tane top tek başına yanaşmış Haydarpaşa limanına... Kim bilir kim, nerede denize düşürdü topunu...
Bir an o topu kurtarmak, atlayıp suya çekip çıkarmak istedim. Ama sahibi kim? Sahibi var mı? Belki kendi başına bir özgürlük yolculuğuna çıkmıştır... Olur mu? Olur...
Eski hatıralar sardı dört bir yanımı... Hemen zamanında denize kaçırdığım toplar geldi aklıma... Hemen arkasından seri kulaçlar ile topa ulaşma çabası... Genelde başarısızlıkla sonuçlanan bu denemeler bana bir şey öğretmeyi başardı....
Gitmeye karar verdiyse insan gitmiştir... ya da eninde sonunda gidecektir. Arkasından yüzmek, anlamsız kulaçlar atmak neye yarar? sana sormadım kendime sordum ben bu soruyu.. sen ne yaparsan yap bana ne?
Kimi zaman biri bulur o topu ve kıyıya kadar getirir.... Kimi zaman bir başkası sahiplenir o topu, topta o başkasını. Artık senin değildir o ve bir başkası kendininmiş gibi davranır ona... Ama asıl yaralayan, o topun da o kişinin gibi davranmasıdır. Oysa bir gün yine kaçacak...
Akıntı nereye sürüklerse oraya gidecektir. Ne bir liman, ne bir koy, ne bir alüvyonlu toprak onu tutamaz. Çünkü o sürüklenen, aslında akıntının kendisine açıktır ve öyle devam edecektir onunla birlikte... Hiç bir zaman sahibi olmayacak bir top olarak dolanmak istemektir belki niyeti...
Sana ne? Senin mi o? Kim seni sahip ya da efendi yapan?
Ama dur... Sen bir konuda haklısın.
Denize kaçan o top ne düşünüyorsa düşünsün, senin tek üzüntün aslında o topun gitmesidir. Yarın alacağın başka bir top ya da denizde oynanacak bir araç, o giden topu mis gibi unutturacaktır. Rengini, desenini bile hatırlamayacaksın. ama hatırlayacağın şey, neden o topa tekrar ulaşmak için daha uzağa yüzemediğin olacaktır. İşte bu üzer...
Burada uzağa yüzerken bir daha geri dönenemek ya da o topa ulaşıp birlikte geri dönmek arasında çok ince bir çizgi var... İşte o çizgi var ya...
Tabii ki o espriyi yapmayacağım ama kime* girsin...
Dikkat et o çizgiye... Kendini zayi etme... Gereksiz hareketlerden kaçın ama o denize kaçırdığın top için asla elimden geleni yapmamıştım deme....
Bugün denize kaçmış o topa bakınca tüm bunlar aklıma geldi... ve sonra "ehh" dedim ve gitti...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bence...