Bilimle uğraşmak zor bir iştir. Bu yüzden herkes değil, bir takım insanlar uğraşır bu işle... Anlamak gerekir ne kadar zor bir hayatları olduğunu... Bir çok insan vardır ki, daha bilim hayatının başında motivasyonları yok edilerek kenara atılmış... Her ne kadar ben böyle desem bile aslında öyle değildir... -evet lakin ki! oldu burası.. idare et lan! yazar mıyım?- Böyle insanların hep bir yerinde o "ben bunu yaparım ya" kalmıştır, kalacaktır...
Ben severim böyle insanları, zamanında biraz deneme yapma şansım olmuştu. Bu konuda motivasyonumu yok etmeye çalışanlarla iyi başa çıktığımı düşünüyorum. Benim gibi pozitif bilim sevdalısı arkadaşlarım sayesinde tabii.. -selamlar efenim!-
Henüz bir bebeyken bu tip araştırmaların içine girmiştim. Her zaman, evin en küçük bebesi için alınmış, elektrik motoru olan kumandalı bir arabaya -çok olmadı bu arada iki tane hatırlıyorum- benim güzel abim hemen tornavidayla yaklaşırdı. Tabii kafa, tonavidanın hangi durumlarda kullanılacağını anımsıyor ama emin değil! Her zaman izlerdim ne yapıyoruz lan diye... O arabanın motoru sökülür, iki ucundan aşağı doğru sarkan kablolara bir ya da ortasından bantlanarak birleştirilmiş iki adet kalem pil değdirilirdi. Motorun milinin döndüğünü herkese kanıtlamak için kağıttan ya da benzer şeyden bir pervana bu mile takılırdı. Sonra güzel güzel o dönüşler izlenirdi...Keşfediyor ve sonra ağlıyordum...
Bir bilim insanı olmak kolay değil tabii... Yıllar sonra o elektrik motoru denen şeyin nasıl bir şey olduğunu o kadar detaylı bir biçimde gördüm ki.. Kimi dersleri 4 kere almak zorunda kaldım! (El-mak 1 ve 2 - Elektrik makineleri)
Neyse efenim, yaş arttıkça bebe modundan çıkıp kendi çalışmalarımıza başladık. İki cevval arkadaş, bir süre sonra bozuk katalitikten söktüğümüz "manyeto" ile elektriksel deneylere devam ettik. O dönem biraz karmaşık olduğu için çekirgeler üzerinde nasıl bir etki yarattığını da araştırıyorduk. Neyse ki o heves zamanla kayboldu gitti! Şimdi benim kondansatör olarak bildiğim bir cihaz bulmuştuk. Arkadaşımın babasının elektrik motorlarıyla ilgili bir dükkanı vardı. Bobinajcı evet! Dükkandan aldığı kondansatörü getirip nasıl çalıştığını bana aktardıktan sonra, elektrik depolayan bir aracı neden daha önce biz yapmadık diye çok hayıflanmıştık... Prize sokup doldurduğumuz kondansatörü, sıranın demiri, arkadaşların bacağı gibi iletkenlere boşaltıyorduk... -Önce kendi üzerimizde denemiştik lan! Bık bık yapma!-
Yine o yıllarda, evin bir kenarında süs diye duran mikroskobun malzemelerine sarmıştık. Bir miktar civa vardı kutuda! İlginç madde tabii, inceliyor insan... Böyle su gibi ama değil, ayırıyorsun ama biraz yaklaştırdığında birleşiyor. Öyle cezbeden bir şey... Mikroskopla incelemeden önce çıplak gözle inceliyorduk ki elektrikler kesildi. Ben gidip bir mum aldım geldim. Mum ışığı altında çalışmalarımıza devam ediyorduk ki, birden civanın üzerine spatulamsı bir mikroskop aracıyla vurdum. Her yana dağılan civa bir anda reflekslerimize yol verdi... Mumun devrildiği ve halının bir kısmını yaktığımız an işte o andı...
Yine de isteğimizi kaybetmedik.. Önce tahtadan -öküz gibi takozdan- motorlu bir gemi yapmaya çalıştık. Denizde yüzdürmeyi göze alamadığımız için yağmurlarda oluşan büyük su birikintilerini bekledik... Hiç birinde o tahta zımbırtıyı kaldırmaya yetecek kadar su olmuyordu. Uzun bir projeydi.. Hiç öyle yağmurdan sonra oluşmuş güzel bir göl bulamadığımız için, projeyi yarım bıraktık... Sonra o zamanlar köpük dediğimiz malzemeyi kullanarak tekrar denedik. Olmuştu!
Sonra biz genç dimağlar, ergenlikle beraber "leyla" olduk. Bir süre sonra zaten okulu bitirmek, sınıfı geçmek gibi kaygıların insanlarına dönüştük. Sonra üniversite filan bb (böyle böyle)
Şimdi soruyorum kendime... Büyük Hadron Çarpıştırıcısı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bence...