Bok Yapma

"Yapma canım o kadar." demişti sadece...

Neyi yapmayacağımı söylemedi tabii. Nereden bileyim? Ben bu durumu anlamadığımı dile getirmek isterken, aniden gidiverdi. Tüm dünyamı değiştirecek bu sözler için kendisine teşekkür bile edememiştim. Bu yüzden hayatımı, bu sözleri söyleyen kişiyi bulmaya ve teşekkür etmeye adadım.

İzini sürmem yıllarımı almadı. Çünkü tanıyordum kendisini. Telefonu da kayıtlıydı telefonumda... Yıllardır değişmeyen menüsüne aşina olduğumunun telefonu o akşam bir yabacı oldu. Bir türlü o insanı arayamadığım gibi, sen git aksi gibi telefonunu da sil! İşte, olmayacak işlerin olduğu yerdeysen ancak bu olur...

Neyse ki olmayacak işlerin olabildiği bir yerde, her zaman bir şeyler olur... Hemen üstümü başımı değiştirip yola çıktım.  Düşünmek için gerekli süreyi, yine yolun uzunluğu verdi... Sonunda gelmiştim. Düşündüğüm her şeyi tam olarak söylemek için, bir kez daha konuşmayı kafada canlandırdım. Son anda fark ettim. Nereden peydahlandı şimdi bu konuşma? Sadece teşekkür etmeliydim. O zamandan beri hayatımın gayesi sadece bu teşekkürü etmekti.

Karar verdiğim sırada yürümekte olduğum için bir şeyden gayet emindim. Kararı verdiğim anda attığım adım, verdiğim kararın ilk belirtisi, yumurtası olacaktı. Böylelikle "karar verme" ve "adım atma"yla ilgili tüm über klişelere de selam edecektim. Ama önce kararı vermek gerekiyordu. Ama daha öncesinde o kararı vermemek için bir miktar bahane üretmek gerekiyordu. O bahanelerin, en azından söyleyenin kendisini kandıracak kadar inandırıcı olması adına biraz veriye ve bir miktar da mantıksal zincire ihtiyacı vardı...

Bir kere inanmış kişi, artık boku yemiş kişinin de ta kendisidir. Gerizekalıdan hallice bir hayatın anahtarıdır işte bu... Kötü bir şey olduğu için söylemiyorum, böyle tanımlıyor, böyle dile getiriyor deli beyin. Deli gönül durur mu hiç? Aortuna kadar dahil bu hale...

Kendine nedenler bulan fizyoloji, durumu analiz etmesi için boşluğa bırakıyor. Boşlukta durumu değerlendirmeye alan benlik, diyor ki... "bu ne sikim iş lan! her şeyi boka sarıp önüme koyuyorsunuz." Haklı serzenişe, mahçup götelek ifadeler karşılık veriyor hep. Yine öyle oluyor, olmuyor...

Bir işi, olayı veya durumu çözmek için, önce çözülebilir olup olmadığına bakmak gerekir. Bakmazsan zaten bağlanır, üzüm olur gider...

Tüm bu süreç döne döne, yana döne gidebilir... Gidebilirdi. Ama organizma ne tüketiyorsa artık, bir sıkkınlık ve bıkkınlık hali alıyor ara ara...  Yumurta şu anda tek şüpheli gibi görünüyor.

O gece,

Teşekkür etmedim. Düşündüklerimi de söylemedim. Kısacası bir bok yapmadım. Oracıktan geri döndüm.

Bir bok yapmadığım için hala hayatımın bir gayesi vardı... Ya da bir bok yapmamak hayatımın gayesiydi.

"Yapma canım o kadar."

*Kafayı pres ütüyle düzleyen düz yazıgiller...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bence...