Çok ilgili olmayan bir şey daha söylemem gerek. Açlık kelimesi, mecaz anlamda "bir şeyi çok istemek ve arzulamak" anlamında kullanıyor. Genelde kan şekerinin düşmesiyle birlikte (glikojen miktarının belirli bir seviyenin altına inmesi) gelen yeme isteği olarak bilinen ve algılanan bir kelime. Oysa "bir şeye duyulan özlem" olarak da kullanılabilir. Aslında "aç doyurmak" zor iş! Kişinin kendisinden başka birinin yapamayacağı bir iş.
Dün gece iğrenç bir beyaz peynirli tost yaptım. Peynirli bir tost yemek istediğim için yedim. Yediğim için mutlu oldum. İstediğim yemeği, nasıl yiyeceğime karar vermek o kadar hoşnut etti ki, iğrenç olduğunu ancak sabah anladım. Maydanoz olsaydı her şey bambaşka olurdu. Maydanoz harika bir şey ama bir "Ümit Usta" değil tabi.
İnsanların havanın durumuyla ilgili sürekli geyik yaptıkları bir zamanda yaşıyoruz. Havadan sudan konuşmanın kendisini çok ciddiye almadık sanırım. Elimizde kalan buysa, oradan devam edeceğiz demektir. Bir ortama sesleniş, hava ya da civa...
Karıncalar gibi çalışkan ve yüksekten düşünce hayatta kalan bir şey olmadığı için insan, çalışırken iyi hoş ama düşünce çok gürültülü... Bu yüzden düşen insana dikkat etmeyenler, sesini duyup baktığında çok geç olur. Yer çekimi bilinir, görülür ve hissedilir. Yük ise görülmez, duyulmaz ama bunlara rağmen hissedilir. Düşürmemek için hem görmek hem de anlamak gerekir. Bu yüzden teflon diye bir şey var. "Telefon" değil lan "Teflon".
Sonuç olarak, bir minibüste "en rahat yolcu" nerede ineceğini bilendir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bence...