Seçilenlerin ifadesi, insanları kelimeler öğretmeye itiyor -hatta- itmeyi siktiredelim, koca koca kitaplar devirip, elleriyle okuduklarını evirip, güzel güzel tepsilerde sunmaya kadar götürüyor. Oysa bir dalda duran iki kirazdan her biri dişlerini her gün fırçalayıp, rengine biraz daha renk katmak için teknolojinin en gerekli kullanımına şahitlik etmemiz için yaratılmış solaryum zamazingosuna giriyor. Böyle bir zenginlik anlatımının içine tükürüp, müşteriye ikram etme hayalimi/tahayyülümü çıkartmıyorum yine soktuğum yerden. Üzerine sokulanlardan sonra nereden bulup çıkartacağımı da bilmiyorum aslında.
El yordamıyla bulduklarımı, anlayabildiğim en kaba ifadeyle süzüp tüm benliğime yapıştırıyorum. Öylesine çıkmasın diye yapıştırıyorum ki! Cümlelerime sirayet ediyor diyeceğim ama ne cümlesi, ne de gamlı baykuş bakışlarında süzülen bir parıltı. Kargaşanın içinde, bir garip inilti ki sanki bir süre sonra tüm o kaos bir inlemeye eşlik edecekmiş gibi görünüyor -burada takıldığım ağacın üzerinden-. Her kuş ve kalan leylek gibi bir algının yaradılışı, boşluğa duyulan özlemden mi? -Yoo-
*Cümle olsun. Ne öyle?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bence...