Zig-Zag

Göremiyorum! Sol gözümün baktığı dünyada zig-zag şeklinde parlak bir şeyler var. Biraz aşağı-yukarı oynuyor. Çok rahatsız etmese bile, baktığım şeyin önüne geçiyor. Perde indi sanırım gözüme... Böylesini daha önce hiç görmemiştim. Ben daha önce hiç görememeyi görmemiştim. Hala görememeyi göremediğim halde, "zig-zag"ların görüntüyü bozmaları görememe hissi uyandırıyor. İşte ben bunu görüyorum. Dışarıda şimşek çakıyor, her yeri o keskin ve parlak ışık kaplıyor ama benim "zig-zag"lar hala orada... Yani, bence göremiyorum.

Neyse, kim görüyor ki zaten? Kim görebildim diyor ki! Ben de ters bir şey söylemiyorum, ben sadece farklı olarak, parlak "zig-zag"lar görüyorum. Neden başka, neden saçma ve neden farklı olsun ki! Benim "zig-zag"larım benim gözümün önünde parlıyor... Başka görebilen olmadığına göre - vuvuzela -

Sağ gözüm görüyor. Hayır aslında sağ gözüm göremiyor. Sağ gözümün önünde hiç "zig-zag" yok. Parlak bir kaç nokta bile yok. Sağ gözüm ile sol gözüm arasında bir fark olduğunu düşünmüyorum ama şu anda hangi gözümü daha çok sevdiğimi sorsalar, sol derim. Renkli "zig-zag" her zaman görebileceğim bir şey değil.

Ara ara hayatın renkli "zig-zag"ları oluyor sanırım. Şu anda olan ne güzel diyorum. Herkesin gözünün önünde, sadece o insanın görebildiği renkli, yanıp-sönen şekiller olur sanırım. Ben "zig-zag" görüyorum... Bu şekiller zamanla kaybolur. O ihtişamları, parlaklıkları, şekilleri birden gözümüzün ya da gözlerimizin önünden kayboluverir. Biraz daha dursun diye bir taktik biliyorum aslında... Gözleri kapatmak işe yarıyor. Ama gözün kapalıyken, çok saçma oluyor. Gitti mi bir kere, bir daha aynısı, aynı şekilde, aynı parlaklıkta, aynı keyifle gelmiyor.

Belki şekil değiştirip öyle geliyordur. Bu gözle ilgili bir durum olduğuna göre, artık neye yorarsan... Çünkü sadece sen görüyorsundur. Sadece senin gördüğün o şey, haliyle senin için ne kadar güzel ve anlamlı oluyor. Kaybolunca da o kadar kahrediyor insanı... Bazen iyi ki gitti diyorsun. Ne acayip!

Az önceki paragrafı yazarken gitti benim "zig-zag" yerine yenisi ne zaman gelecek bilmiyorum. insanlar diyor ki, "tansiyon lan o haha" kendilerine inanıyorum. Ama ne güzel metafor olur bundan dedim kendi kendime. Yazdım, çizdim, öyle yaptım...

Neden bunu açıklama gereği hissediyorum? Bunu bilmiyorum. Ben bugünlerde her şeyi açıklıyorum. Yanlış anlaşılma korkusundan mı, yoksa biraz daha anlatmak istediğimden mi? Bunu soran yok! işte bu yüzden kendimi, kendi gözlerimdeki "zig-zag"lara veriyorum. Başkasının gözü ve gözündeki şekli zaten bilmiyorum. Kaldı ki kimse kimsenin gözündeki şeklini ve rengini bilmiyor. Sadece tahmin ediyor- hatta edemiyor bile-...

Derdimiz ne ki, başkasının gözündeki şeklimizle bu kadar oynuyoruz? Gözümüzdeki şeklin ne olduğunu daha anlamamışken, başkasının gözündeki şekli mi değiştiriyoruz? Hangi hayalin içinde hangi şekle bürünüyoruz? Ne gerekli, ne gereksiz bir şey lan bu...

Tansiyona dikkat, yaz ayları işte yemeğe ve sıvı almaya dikkat, Vuvuzela'ya özellikle dikkat! Dünya kupasına ve twitter'da bulunan hatun kişilerin kupayla ilgili yorumlarına dikkat, sosyal eleştirilerin tümüne dikkat, cranberries geliyor aman Dolares'e dikkat, eşe-dosta dikkat, insana dikkat, kendine dikkat, kafaya dikkat!

Demedi deme sonra!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bence...