PE

Bir keresinde, yolda aylak aylak yürürken bir fren sesi duymuştum... Sesin geldiği tarafa bakıp, üzerime gelen arabayı gördüğümde nedendir bilmem, öyle ayaklarımdan yere yapıştırılmış gibi sabitlenmiştim. Değil, "ben bu arabanın kaportasına basar ve üzerinden zıplarım" düşüncesi, "yahu biraz sağ yapsam en azından bir kaç kırıkla kurtulsam" bile diyememiştim... Öyle fara bakan geyik gibi kalmıştım yolun ortasında...

Neyse ki araç, zamanında frene basan dikkatli sürücüsünün sayesinde durabilmiş ve ben kaba etime değen tampona bakarak yavaş yavaş kenara doğru adımlar atmaya başlamıştım. Haklı olarak, pek paniklemiş şoförün ne dediğine aldırmadan, el kol hareketleriyle "tamam hocam! hatalı olan benim kusura bakma" demeye çalışıyordum.

Anlık olaylarda görülebilen bu hareketsizlik hali, ne düşünmeye, ne hareket etmeye ne de başka bir boka izin verir. Öyle kalakalmışlar için tek çare, bu durumun bir an önce sona ermesidir. Pek uzun bir zaman dilimine yayılmayan bu  durumun ilginç bir formu daha varmış meğer...

Daha uzun soluklu bir halini yaşamak, çok daha ilginç oluyormuş. Henüz tüm süreci bitirmeden buraya yazabiliyor olmak, bir tepki verebildiğim anlamına gelmiyor, burada açık olmak gerekir.

Yapılması gereken şeyler için planlara ya da kurgulara ihtiyaç duyan insanoğlu, tüm bunları yaparken, belirli zamanlarda yapması gereken, belirli işler çıkartır kendine. Tüm bu tasarlama sürecinden sonra, yapması gereken şeyleri yapar ya da yapamaz... 

Bu zaman denen boyutun azizliği midir? Yoksa benim gibi bir adamın, yine hareketsiz kalış anlarından biri midir bilmem.... Sadece yaklaşan bir şeylerin olduğunu, bu yaklaşanlar için -biraz gayret- bir şeyler yapmam gerektiğinin farkındayım... Ama ya yaparım ya da yapmalıyım...  

Şöyle gibi... Yolun başında, gelmekte olan ve yavaş yavaş görmeye başladığın kamyonu daha net bir şekilde seçemezken, geyik gibi ortada kalakalmak... Yukarıda anlattığım hikayeden farkı, bu kalma durumunda düşünebiliyor olman... Başına ne geleceğini, o kamyonun sana neden çarpmaması gerektiğini biliyorsun. Haliyle bir hareket, bir çare diye bağırıyor sana beynin... Ama nafile! Beyin tüm haykırışlarına rağmen, bedenden bir cevap alamıyor...

Böyle bir duruma uzaktan gelen kamyonun sebep olması pek mümkün değil... Henüz çok uzak... Kamyon ve ben içinde bulunduğumuz hareketi yapmaya devam edersek, ancak bir süre sonra karşılaşabiliriz. Bu süre, bir tepki vermek için yeterince uzun bir süre oysa...

Neyse ne... Bu durumu yazının bu noktasından itibaren "paralysed effect" kısaca PE diye kullanacağım... -heh kısaltmam var-

İnsanoğlu üzerinde böyle bir etki var işte... Kalıyorsun oracıkta, hamamdan çıkmadan tellak tarafından yoğrulmuş gibi... PE'nin sebepleri türlü türlü tabii... Ne zaman nerede PE karşımıza çıkar bilemiyoruz... Sadece karşılaştığımızda, kalakalma durumunu idrak ettiğimizde, "Evet!" diyebiliyoruz. Bazen bunu bile diyemiyoruz...

PE'ye maruz kalan kişi, bu durumda önünde duran zaman diliminde, durumların netleşmesine ve bir an önce yapması gerekeni yapmaya odaklıyor kendini... Oysa öncelikle yapması gereken iş, bu PE durumundan çıkmaktır... PE durumundan çıkabilmek için, bu etkinin nedeniyle yüzleşmek gerekir... 

Öyleyken böyledir ya da böyleyken öyledir... 

Şu işlerimi halletmeliyim lan!
No Comment / PE! (Piç Ettim gibi bir anlamda da kullanılabilir...)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bence...