Bambaşka - VI

Çılgın iki uzay ajanının hikayesini anlatan, olabilecek en "dandik" kitabı sanırım sevmeye başlıyorum. Gezegen yok etme yetkili bu ajanların, akıllara durgunluk veren -akıl durdurucu etkili- hikayesini büyük bir merakla okuyorum. Keşke, tezimi okumadığı halde düzeltme vermekten çekinmeyen akademisyenin hazırlamamı istediği şeyleri bu gece 05:45'e kadar hazırlamak zorunda olmasam ve gidip şu kitabı bitirsem...

Virüsler benim için hep en acayip olmuştur. Yine, birinin bana bulaşmasıyla birlikte değişik bir hal alan hayatımın keyfini sürüyorum. Bu keyif, her ne kadar beni 19:15'e kadar yataktan çıkamayacak hale getirse bile... Biri sarı, diğeri kahverengi olan ve tamamen kendi kendime oluşturduğum bir kombinasyonun iki parçası olan hapları almam, bu acayipliğin davranışa dönüştüğü bir bölüm olsa gerek. Nem oranı yüksek burna, soğukken dokunmak ilginç ve güzel bir his uyandırıyor bende... Hastalık bazen böyle bir şey.

Yapılacak onca işin arasında, yeni bir iş yapmayı planlamışken, aniden ortaya yepyeni başka bir iş çıkarsa; "Acaba yapmayı planladığım yeni işi mi yapmalıyım?" ve "Yoksa karşıma çıkan yepyeni işi mi yapmalıyım?" sorularıyla karşı karşıya kalır insan. "Yepyeni"nin, planladığı yeni gibi olduğunu görünce "daha başka" bir şey düşünmek ister insan. "İnsan hayal eder..." İnsan, insan işte...
(Kalın ve İtalik cümleler kurmak isterim bazen. "Merak işte...")

Bir yazıyı, görsel hale uyarlanmadan önce okuyamamışsam yazık bana derim. Bu yüzden sinema ya da televizyona uyarlanmış bir yazının her hangi bir formunu okumam. Hep gördüğüm o sığ görüntü kadarını bilir, o kadarıyla kalırım. Bu aralar bu durumu bana hatırlatan bir şeyler oluyor. Bir kısmını izlediğim bir yazının kendisini okuyorum. Önce ben okuyup hayal ediyorum, sonra bir başkasının hayalini izleyebiliyorum... Keşke herkes pahalı prodüksiyonlara imza atabilse!

Teşekkürler...

1 yorum:

Bence...