Nota Bunları Yazacak Kadar Vaktim Olmadı

Senin için ne dağı delen o iradeyi gösterebilirim ne de gidip bir sosyal ağ inşa edebilirim. Senin için bir bok yapamam. Kalkıp 45 dakikalık yolu teperim diyeceğim ama şanslıysan, götüm başım dağınık bir halde olurum. Etken olma durumu, en çok arzulayan gibi değil de hikayede koşturan gibi gösterilir hep. Cinsiyetçidir üstelik... 

Bu yüzden sen gidiyorsun ve ben arkandan bakmıyorum bile. Oysa teknik olarak efsanelerde adı geçen o insanlarla aynı pratikleri hayata geçirecektim seninle... 

Öylesine hayatıma girişini ve böylesine hayatımdan çıkışını taçlandırıp, acı veren bir düşünce halinde kafama sokayım diyorum, dolanan tilkiler izin vermiyor. "Kuyruklar bile değmiyor birbirine. Şimdi sen hiç bulaşma bu ahenk dolu tabloya diyorlar..." O nedenle orada da yerin yok, çok üzgünüm.

Aslında tek bir görüntü dışında yerin yok demek istedim...

Siyahlar içinde, gri bir günde hafif hafif sallanarak yürüyorsun. Dikkati dağıtabilecek her şeye meydan okurcasına, umursamadan ilerliyorsun. Hepsi bir yana, sen bu şehrin gürültüsünü yeniyorsun tek başına, hiç bir şey yapmadan, sadece yürüyerek... 

Sen adımlarını attıkça yer titremese bile benim için titriyor... Yavaşça yukarı, daha yavaş bir şekilde aşağı hareket ediyorlar. Tam hareketsiz kalacaklar dediğim anda bir adım daha atıyorsun, tekrar yukarı doğru yavaşça yükseliyorlar ve tekrar aşağı ve tekrar... Saçının kıvrımlarında sarıyı ve az da olsa siyahı görüyorum. Hiç görmediğim renkler gibi... Fark ediyorum, saçlarının hareketiyle birlikte nefes alıp veriyorum. Bir an duracaksın diye o kadar korkuyorum ki... Durup bir şey söylesen, kaçarım diye düşünüyorum. "Hızlı koşarım ben" diye ikna ediyorum aynı zamanda kendimi. "Hem boyun kısa, beni yakalaman mümkün değil" diye ekliyorum... Belki bir şey söylesem daha iyi olur dedim içimden ama hemen vazgeçtim.

Yüzüne bakıyorum... Çizgilerini görüyorum. Elmacık kemiklerin, burnun, çenen, kaşların... Kimsenin çizmeye cesaret edemeyeceği kadar güzel, sanki ben hayal etmişim gibi... Her estetik müdahalenin ötesinde, çok düzgün, aşırı biçimli ya da bana öyle geliyor... Burnun neden bu kadar küçük ki? Koku alıp almadığını merak ediyorum. Dudaklarınla ilgili düşüncelerimi hatırlamıyorum. Yemin ederim... Masumca şeyler...

Gözlerine bakmak istemiyorum, kocamanlar... Dinlemiyorsun beni, bana bakıyorsun... İçimden geçenleri anlatıyorum sana, anlıyorsun. Dahasını bekler gibi bakıyorsun ya... Dahası yok, bu kadar işte! Basit kaldıraç gibi bir insan olduğumu görüyorsun oracıkta ve ben seviniyorum. Gördüğün halde hala aval aval bakmana anlam veremiyor olsam da şikayetçi olmayacağım. Bak gitsin...

Yanımdan geçip gidiyorsun... Ne olacaktı ki? Biz sadece yolda yürüyen ve birbirinin yanından geçen iki insandık. Arkama bakamazdım, bakmamalıydım, bakmadım zaten...

"40 Saniye Önce"


Uzaktan geldiğini gördüğümde, hemen sırt çantamı çıkarttım. Güzel not defterimin henüz karalanmamış bir sayfasını kopartıp, küçük bir not yazdım. İkiye katladım ve üstte kalan kısmına denk gelecek şekilde, "lütfen beni yerden al! yoksa çok üzüleceğim." yazdım. Sonra arkama, sağıma, soluma ve tekrar sağıma baktım. Gelen giden olmadığını görünce kağıdı düzgünce yolun ortasına bıraktım. Ardından yavaş adımlarla tekrar yürümeye devam ettim. Her ne kadar daha sonra arkama bakmamış olduğumu söylesem de, aslında kağıdı alıp almadığından emin olmak için biraz baktım. Sadece alt geçit beni gizledi o kadar...

Şunları yazmıştım hızlıca...
"Bu Nota Bunları Yazacak Kadar Vaktim Olmadı! Yazıya Yorum Yap! www.oheyhohey.blogspot.com"

"Bir Süre Sonra"

Bakalım ne olacak?

*"Dağ filan delemem, ben şansımı yazarak deneyeyim" denemesi...





1 yorum:

Bence...